Göz açıp kapayıncaya kadar 2018 yılının ilk ayını geride bıraktık. Nasıl mı geçti? Senelik grip kotamı bir ayda tamamlamış olarak. 
Her zaman ki gibi planlarda aksamalar oldu.

Üzgün müyüm? Hayır.

Gıcık oldum mu? Evet.

Plan yapmayı seviyorum. Ama yaptığım planların %15’lik sapmalarla gerçekleşeceğini biliyorum. Biliyorum da, arkadaş, yapılan planlar %65 sapma gösterir mi?

Olmaz demeyin.

Oluyor.

En çok da planlı yaşamaktan zevk alan insanlara oluyor. Çünkü sınanıyoruz evren tarafından. Şimdiye kadar alışmış olmam lazımdı ama inatçı bir yapım var, oluruna bırakamıyorum işte. 
Peki, ocak ayına kayıp diyebilir miyim? Kesinlikle hayır! 

Güzel bir kitap okudum mesela, birazdan size bahsedeceğim. Emitt Turizm Fuarına gittim iki grip arası molamda.(Ocak ayı sağlıklı ayakta geçirebildiğim günlerimin sayısı anca mola olarak ifade edilebilir.)  Dikkatimden kaçan şeyler olmuş sonradan fark edip üzüldüm ama yinede keyifli bir ziyaret oldu. Kore ve Japonya standlarını tabi ki kaçırmadım. Aynı karede görüntülediğim için çok keyiflendim. (Şu andaki ilgi alanlarımın özeti gibi oldu sizinle paylaştığım bu resim.) 

Kore ve Japonya Standı Emitt


Japonya Standı

Tabi ki Kore Standı...
Gelelim bahsettiğim kitaba, 40 yaşındaki yazar/gazeteci bir kadının aşk hayatı, tecrübeleri ve ruhsal yolcuğu diye özetlenebilir aslında. Ama bence kitabı tanıtmak için “tanımlayıcı” bir cümle olmaz bu. Bana daha çok aşk bahanesi ile çıkılan ruhsal bir yolculuğun anlatıldığı kitap hissini verdi. 28 yaşında başlattığı kendi “farkındalık” arayışını 40 yaşında tamamlamasını okuduğumu hissettim. 

İnsanlar hep bir arayışta. Olması da gerekir kanımca. Dünyaya öğrenmek, farkındalık yaşamak için geldiğimize inanan insanlardanım. Bu “farkındalıkları”yaşamak için çok öğrenmek gerekiyor. Öğrenmek, 2 şekilde oluyor eğer hayata sistematik şekilde bakan insanlara özetlemek gerekirse. 

1-    Yaşayarak; biz buna kişisel deneyim diyoruz.
2-    Görerek; bu başkalarının deneyimlerini dinleyerek, izleyerek, okuyarak oluyor. İşte tamda bu noktada karşınıza Demet Cengiz’in Aşk Seni Bulur kitabı çıkıyor. Demet Hanımın yaşamını okuyarak kendi farkındalığınıza bir adım daha yaklaşabilmek için. Ya da sizde onunkine benzer şeyler yaşadıysanız ve aklınızda farkındalık puzzle’ında eksik noktalar kaldıysa cesaretinizi toplayıp bunlarla yüzleşip tamamlamak için.

Aşk Seni Bulur - Demet Cengiz


Kah sinirlenerek kah gülerek kah ağlayarak okuduğum bir kitap oldu benim için.  

Sinirlendiğim oldu, çünkü okurken kaptırmıştım kendimi. Bangır bangır geliyorum demiş “kaza” gibi insanlar hayatına nasıl fark etmez diye. Sonra dedim kendi kendime "Bende öyle değil miyim zaten?". İçindeyken yüz yüzeyken insan anlayamıyor, konduramıyor... Bazen yaşamak gerekiyor fark etmek için.

Sonra güldüm... Çok güldüm... İçten güldüm. Neye mi güldüm? Örnek veriyim;
Örneğin ruhsal arayışa girdiğinde birçok farklı kursa, seminere, seansa katılmış. Bazılarının özel birebir olmasını tercih etmiş. Mahremiyeti diğer insanlarla grup terapisinde bozulmasın diye. Ama sonra kendisiyle dalga geçmekten de geri durmamış. “Beni tanıyanlar çıkıyordu ve mahremiyetim açısından tercih etmiyordum. En iyisi bir kitap yazıp kendi mahremiyetimi herkese açmam tabii ki!..” diyerek. Medeni cesaretinden dolayı Demet Hanımı kutluyorum. İnsan her ne kadar tecrübeli bir yazar ya da gazeteci olsa da kendi özelini insanlara açması hiç de kolay olmamıştır. 

Sonra bazı tanımlamalarına hak verdim. Kendi tanımlamalarıma ek yaptım akıl defterimde “Burcu’nun Tanımları” kısmına. Örneğin;

“.... önemli değil. Ben nerede durduğumu çok iyi biliyorum. Daha önce boğulduğum sularda yüzmüyorum. Korktuğumdan değil, o suyu sevmiyorum artık. Orası yüzmek istediğim yer değil.”

“...Sanırım mutluluğun bilinçli bir seçim olduğunu kavradım. Yalandan da olsa tebessüm edin.Gülün. Sonra onlar gerçek kahkahalara dönüşüyor. Acınızdan zevk alma şehvetine kapılmayın sakın. Acı çekmenin onurlu hiçbir tarafı yok.”

“...Beni durdurmuyordu, beraber yürüyorduk. Önümde veya arkamda değil, tam olarak yanımda... Var olduğunu biliyordum ama sadece nerede olduğunu bilmiyordum.”   

Evet sanırım bu kadar bahsetmek yeterli. Son noktayı koymadan ekleyeceğim şey; bazen bir kitabı sadece bir cümleyi okuyup anlamak ya da hatırlamak için hayatımıza sokarız. Ne yapmak istediğimizden, neden ilerlediğimiz yolu seçtiğimizden, neden vazgeçmeyeceğimizden adımız kadar eminizdir. Eminizdir ancak yine de bir işaret ararız. ;Deriz kendi kendimize “Acaba... Yürüyorum ama bir de check etsem fena olmazdı...” diye. İşte sanırım tam da böyle bir zamanda girdi bu kitap hayatıma. Ben okuduğum kitaplardan, izlediğim filmlerden ilginç çıkarımlarda bulunan  bir insanım. Bu yüzden de diyebileceğim tek şey; Teşekkürler Demet Cengiz.