*İyi günler Neslihan Hanım, Sayfama hoşgeldiniz. Bizlere kısaca kendinizden bahsedebilir misiniz?

Merhabalar! Oncelikle bizlere bloğunuzda yer verdiğiniz için teşekkür etmek isterim. Ben Neslihan Noyan. Japon Müziği ve Sanatları Derneği Yönetim Kurulu üyesiyim. Japon Çiçek Düzenleme sanatı olarak bilinen İkebana sanatı ile uğraşıyorum. Liseyi Güzel Sanatlar Lisesinde tamamladıktan sonra Hacettepe Üniversitesi Amerikan Kültürü ve Edebiyatı bölümünde okudum. Uzun bir süre İngilizce öğretmeni olarak çalıştım. 1997-2000 yılları arasında Japonya’ya gittim ve orada İngilizce öğretmeni olarak çalışırken İkebana sanatı ile tanıştım. Japon İkebana okulu olan Ohara Ryu okulundan diploma aldım. Japonya’dan sonra 2000-2007 yılları arasında Amerika’da yaşadım ve Syracuse Üniversitesi Dil Bilimi Bölümünde Yüksek Lisansımı tamamladım ve uzun yıllar Amerika’da yabancı uyruklu kişilere İngilizce dersi verdim. 2008 yılından bu yana Dışişleri Bakanlığında Gençlik Programları uzmanı olarak çalışmaktayım. 2010 Yılında Türkiye’de Japonya yılı dolayısıyla “Duyduğum ve Gördüğüm Japonya” adlı kitabı kaleme aldım. 2018 yılında Türk-Amerikan Derneği Emin Hekimgil Sanat Galerisinde  “ Tüm Anneler Çiçektir” sloganıyla ilk kişisel ve 2019 yılında Türk –Japon Vakfın’da “ Baharı Beklerken” adlı ikinci kişisel İkebana sergimi gerçekleştirdim.



*İkebana sanatçısı olma yolculuğunuz nasıl başladı?

Japonların doğa ile kurdukları ilişkiyi daha iyi anlayabilmek için İkebana sanatı’na başladım. Esasen bu sanat ile tanışmamı onların Hanami: Çiçek İzleme günlerine borçluyum. Japonya’da bulunduğum yıllarda Japonların her sene hiç bıkmadan usanmadan çiçekleri izlemeleri dikkatimi çekmiş ve bir Japon arkadaşıma sormuştum. “Sakuraların açtığı dönem olan Nisan ayında bir yabancı olarak çiçeklerin açıp her yerin kar gibi beyaz çiçeklerle kaplanmasını izlemek gerçekten çok güzel ama siz bu kültürde büyüdünüz neden halen size çok ilginç gelebiliyor?” diye. Japon arkadaşım bana şöyle cevap vermişti: “Neslihan-san Sakura-Kiraz ağaçları ancak yılda bir haftalığına açar, sonra gelen yağmurla ve rüzgarla çiçekler dökülür. Bu bize yaşamı anlatır. Yaşamımızda anlıktır. Bir bakarsın gelmiş geçiyor ama sen bu kısacık zamana neler katabildin, ne gibi farklar yaratabildin? Bunu anımsarız çiçekleri izlerken. Çiçek izlemek bize yaşamın öğretisidir” demişti. Ben bu felsefeye orada hayran oldum. İşte ondan sonra kendi kendime bunu kendi ülkemde ve etrafımda yaygınlaştırmak için karar aldım.

Yaklaşık 20 senedir İkebana sanatıyla uğraşıyorum. İkebana denildiğinde ilk akla gelen çiçek düzenlemesidir oysa ki Japon Sanatında bu bir tür kişisel gelişme yoludur, kendini bilme,  özünü bilmeye giden yoldur. İkebana ’da doğa ile insan bütünleşir.  Bu sanat çiçeklerin de bir dili olduğunu anlamamı sağladı. Çiçekleri düzenlerken kişi adeta doğanın bir parçası olduğunu düşünerek yavaş yavaş çiçekle bütünleşerek kendini doğanın yerine koymaya başlıyor. Bu farkındalığın gelişmesi sadece biz İkebana sanatçıları ile sınırlı kalmamalı diye düşünerek Türkiye’de bu sanatın tanıtımını yapıyor, dersler veriyor ve doğaya saygı duyan, daha duyarlı bir nesil yetiştirmemiz için projeler hazırlıyor, seminerler veriyorum.

 

 

*Japon kültürüne ve İkebana sanatına aşina olmayan okuyucular için ikebana hakkında ve temsilettiği değerler konusunda bilgi verebilir misiniz?

İkebana esasen Budist geleneklerinden gunümüze uzanan bir ekoldür. Ikebanayı daha derin olarak anlayabilmek için Budizm, Zen felsefelerinin incelenmesi gerekir. Ikebana etimolojik olarak incelendiğinde “ikeru”: yasamak ve “Bana” Hana’dan türemiş: Çiçek anlamına gelir. “Canlı Çiçek“ çalışması olan İkebana 15. Yüzyılda Kyoto’da Rokkaku Tapınağinda dinsel bir ritüel olarak doğmuştur. O dönemde Budist rahipler bu düzenlemeleri Buda’ya teşekkür anlamında sunmuşlar ve zamanla bunun pek çok okulu açılarak Japonya’da bir gelenek halini almıştır. Bugün 3000 ‘e yakın okulu olduğu bilinen İkebana hemen öğrenilip bırakılan bir hobi olmaktan çok, ikebana sanatını seçmiş insanlar için bir yoldur. Bu yola “ The Way of Flowers” yani “Çiçek Yolu” denir. Bu yol hayat boyu sürer ve bu yolu seçen kişiler doğaya daha farklı yaklaşırlar. Doğayla uyumlu, ona saygı duyan kişiler olan ikebana sanatçıları çalışmalarında insan ve doğa arasındaki ilişkiyi yaptıkları düzenlemelerle aktarmak isterler.

*İkebana sanatında kullanılan çiçekler Japonya’dan Türkiye’ye farklılık gösteriyor mu?

Japonya’da her çiçeğin mevsimsel olarak bir sembolü ve anlamı bulunmaktadır. Türkiye’de bu kadar çok çeşit bulamasam da elimden geldiği kadar bir Türk olarak bu sanatın ülkemizde de anlaşılabilmesi için seminerler veriyor, tanıtım çalışmaları yapıyor, sergiler açıyorum.

*Japon Büyükelçisi Miyajimayaptığı konuşmaların birinde İkebanayı "bir yandan geleneği korurken, diğer yandan zamanın eğilimini birleştiren Japon kültürünün geleneksel unsuru" olarak tanımlamıştı. bu anlamda Japon kültürünün, "geleneklere önem veren ve yeniliklere açık olan” Türk kültürüyle birbirine benzediğini belirtmişti. Siz bu iki kültür arasında ikebana sanatçısı olarak bağ  oluştururkenneler hissediyorsunuz?

Evet, Sayın Büyükelçi Miyajima-san’ın görüşlerine tüm kalbimle katılıyorum. Japon kültürü ve Türk kültürü arasında tarihsel pek çok benzerlik bulunmaktadır. Bizi ayrıştıran nokta Japonlar yüzyıllar boyu hep aynı topraklarda yaşamış ve kabuklarının çok dışına çıkmamışlar. O yüzden daha homojen bir yapıya sahipler. Oysa ki biz Türkler değişikliklere daha kolay adapte olan bir milletiz. Bunda göçebe olarak pek çok yere yayılmamız etken olmuş. Geleneklerimize bağlı olsak da yeniliklere de kolay adapte olabiliyoruz. Bu açıdan bakıldığında Japonlar bizim kadar esnek değil. Türklere kıyasla daha kuralcı bir yapıya sahipler. Bizi ayrıştıran faktörler olsa dahi hiyerarşik ve otoriter yapı her iki kültürde hakim. O yüzden birbirimizi iyi anlayabildiğimizi düşünüyorum.

Japonya’da uzun bir süre yaşayıp dil öğrenip, sanatsal faaliyetlerini öğrenmem onların kültürlerini daha iyi algılayabilmemi sağladı. Bu bağlamda ikebana sanatçısı olarak her iki kültürü birbirine bağlama konusunda elimden geleni yapıyorum.



*Yakın zamanda Ohara Ryu dergisinden ödül alan eserinizden bahsedebilir misiniz?

Evet. iki yıldır ikebana çalışmalarıma bir de seramik sanatını ekledim. Artık ikebana vazolarımı kendim üretiyorum. Yaptığım çalışmalarda Japon wabi-sabi felsefesini yakından takip ediyorum. Ikebana da bu felsefeden çok etkilenmiş.  Wabi-sabi felsefesi bir estetik felsefe olup doğal olanın yanındadır. Batı felsefesinin aksine daha minimalist daha sade bir biçimde doğanın sade ruhunu sanatınıza yansıtmanızı sağlar Wabi-sabi felsefesi. Hayatın gelip geçiciliğini vurgularken an’a odaklanmamız gerektiğinin de üstünde durur.

Ben çalışmam da bunu vurgulamaya çalıştım. Çalışmama isim olarak “Hayata bir başka pencereden bakabilmeli insan!” adını verdim. Japon İkebana sanatı camiası tarafından takdir görmemden dolayı çok memnunum.

 


*Birçok seminer vererek ikebana sanatını japon kültürü ile ilgilenenlere tanıtıyorsunuz, bu konuda ders veriyor musunuz?

Evet, Türk Japon Vakfında düzenli olarak İkebana çalıştayları yapıyorum. Pek yakında dernek olarak üyelerimize Hanami Turları düzenleyerek halkımızı özellikle bahar döneminde Sakura: Kiraz ağaçları ile güz yapraklarının kırmızıya döndüğü dönem olan Ekim, Kasım ayları içerisinde doğayı izlemeye davet etmek istiyoruz. Bu gezilerde seminerler vererek doğa konusunda bilinç uyandırmayı planlıyoruz.

* Herkes ikebana öğrenip uygulayabilir mi?

Türkiye’de İkebana sanatı ile uğraşan çok az kişi var. İkebana sanatının öğrenilebilmesi için kişinin Japon kültürüne aşina olması gerektiği kanaatindeyim. Bu yüzden ben İkebana derslerimde sadece çiçek düzenleme sanatından değil, Japon kültürü ve estetiği hakında da bilgiler veriyorum.

Herkes ikebanayı öğrenebilir ancak bir Japon estetiği ile İkebana yapabilmek çok uzun bir süre alır. Bunun için doğanın sürekli olarak izlenmesi ve bu uğraşının düzenli olarak pratik edilmesi gerektiğini düşünüyorum.

 

*Covid-19 salgını sebebiyle birçok proje iptal oldu ya da farklı bir yapıya büründü, sizin değişen planlarınız oldu mu?

Pandemi nedeniyle bizim de dernek olarak pek çok düzenlemeyi planladığımız faaliyet yarım kaldı. İnşallah bu pandemi sonrası kaldığımız yerden devam etmeyi planlıyoruz.

*İkebana sanatçısı olarak ileriye dönük projeleriniz nelerdir?

Japon Müziği ve Sanatları Derneği olarak Hanami: Japon Çiçek İzleme Kültürünün Türkiye’de yaygınlaştırılması projesini yazdım ve bu konuda dernek olarak uzun soluklu bir proje ile Türkiye’de başta büyük şehirler olmak üzere ülkemizde doğa farkındalığı ve bilincini oluşturmak istiyoruz.  Yaşadığımız teknoloji çağında herşeyi hızlandırılmış bir şekilde yaşayıp tüketmeye odaklı bir hayat sürdürüyoruz. Ve bu yüzden etrafımızdaki güzellikleri izlemeye ayıracak pek bir vakit bulamıyoruz. Bugün Türkiye’de durmadan artan betonlaşma, doğa ile iç içe olmamızı engelleyerek bize nefes aldırmamaktadır. Giderek çiçekten doğadan uzaklaşıp teknoloji ile çevrili küçük dünyalarda internette yaşayan iletişimsiz nesiller yetiştiriyoruz. Doğayı sevelim. Doğadaki güzellikleri keşfetmek için turlar yapmak, açan çiçekleri izleyip hayattan zevk alabilmek, hayatın tadını çıkarabilmek bizlerin elindedir. Ailemiz, yakın eş ve dostlarımızla dışarı çıkıp çiçekleri izlemeye gidelim. Biliyoruz ki doğaya saygı duyan, onu yakından izleyen bir nesil, insana da saygı duyacak ve daha dengeli, huzurlu bir toplum yapısı oluşacaktır.

Bu konuda ayrıca yeni bir kitap kaleme aldım. İnşallah kitabım yayımlandıktan sonra başta Derneğimiz olmak üzere pek çok yerde doğa farkındaliğı üzerine seminerler vermeyi planlıyorum.

Neslihan Hanımı buraya tıklayarak Instagram Hesabından takip edebilirsiniz; https://www.instagram.com/neslihana_ikebana/